HKÜ Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen ve Moderatörlüğünü Yrd. Doç. Dr. Murat Aslan’ın gerçekleştirdiği programa, Anadolu Ajansı (AA) Genel Müdür Yardımcısı ve Genel Yayın Yönetmeni Metin Mutanoğlu, TRT Genel Müdür Yardımcısı Erkan Durdu, TRT World Direktörü Fatih Er, gazeteci Mete Çubukçu ve TRT muhabiri Bülent Çulcuoğlu konuşmacı katıldı.
Programda, mesleki tecrübelerini paylaşan gazeteciler, öğrencilerin sorularını da yanıtladı.
AA Genel Müdür Yardımcısı ve Genel Yayın Yönetmeni Metin Mutanoğlu, yaptığı konuşmada, gazeteciliğin kutsal bir meslek olduğunu dile getirerek, bu kavrama özellikle son 10 yıldır daha çok inandığı söyledi.
Doktorların insanların hayatlarını kurtardığını, öğretmenlerin de sıfırdan bir çocuğu alıp bilgili bir insan haline getirdiğini anlatan Mutanoğlu, “Ben gazeteciliği doktorluk ve öğretmenlikle kıyaslıyorum. Bu iki meslek ne kadar kutsalsa, gazetecilik de o kadar kutsal. Çünkü bizim çağımızda, özellikle sosyal medyanın bu kadar yoğunlaştığı, bilgi çağı denilen, oysaki bilgi çöplüğüne dönen bir dönemde, gazetecilik gerçekten hayatta ne olup bittiğini ya da bir savaş alanıysa, savaşta ne olup bittiğini en doğru aktarabilecek hakiki meslektir.” diye konuştu.
Mutanoğlu, iletişim fakültelerinin öğrencilerine seslenerek, “Çıkmış olduğunuz yol, gerçekten çok kıymetli bir yol. Bundan sonra katedeceğiniz yol, hem kendinize hem de ülkenize ve insanlığa fayda verecek bir alandır.” ifadelerini kullandı.
Savaş muhabirliği kavramının yeni olmadığını, özellikle yıllardır savaşların yaşandığı bu coğrafya için tanıdık bir kavram olduğunu dile getiren Mutanoğlu, şu değerlendirmede bulundu:
“Dünyadaki en kaotik ortamların yaşandığı bir coğrafyada bulunuyoruz. Geçen gün Kanada Başbakanı’nın bir fotoğrafı yayınlanmıştı, giydiği çorapla ilgili… Yapılan konuşmalara baktığımızda, o kadar rahatlar, çünkü etraflarında bir kriz yok. Yani insanlar son derece rahat ama bizim yaşadığımız coğrafya öyle değil. THY kendisini tanımlarken, ‘İstanbul’dan yola çıktığınızda 3 saatte 23 ülkeye uzaktasınız.’ diyor. Bu çok güzel bir şey ama başka bir tarafı da siyasal, etnik, dini kavgaların olduğu, bu kavga potansiyelinin de çağlar boyunca içerisinde barındırdığı bir yerde yaşıyoruz. İşte Suriye meselesi… 10 sene önce Suriye’nin bu hale geleceğini söylesek kimse inanmazdı. Ama bugün baktığımızda 600 bin civarında insanın hayatını kaybettiği 7 yıl yaşandı. Bu tür coğrafyalar, ciddi savaş potansiyeli barındıran ve kriz barındıran coğrafyalardır.”
“İnşallah savaş bölgelerinde hiçbir gazeteci arkadaşımızı kaybetmeyiz”
Mutanoğlu, Türkiye’de bilimsel veya akademik olarak savaş muhabirliğine bakışın, son 5-6 yıl içerisinde çok ciddi bir gelişme gösterdiğine dikkati çekerek, muhabirlerin sadece çantalarını yanlarına alarak savaş bölgesine gittiği dönemlerin artık değiştiğini vurguladı.
“Son yıllarda savaş, hayata o kadar dokundu ki ve sokağa indi ki, bu değişim şart oldu.” diyen Mutanoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“İş artık daha bilimsel yapılıyor. Eskiden insanlar savaş bölgesine giderken bu kadar hazırlıklı gitmiyordu. Şimdi artık ciddi bir eğitim görüyor. Mesela Anadolu Ajansı bünyesindeki Haber Akademisi, yılda üç kez, tamamen bilimsel verilerle savaş muhabirliği eğitimi veriliyor. Bunu emniyet teşkilatımızla beraber organize diyoruz. Eğitimler kapsamında hem mesleki tecrübeler paylaşılıyor hem de bilimsel olarak hayatta kalmanın ipuçlarını öğretiyoruz. ‘Yanınızda bomba patladığında ne yapacaksınız, kaçırıldığınızda ne yapacaksınız?’ bunu öğretiyoruz. Mesela Suriye savaşı gibi bir savaş muhtemelen dünyanın başka bir yerinde yaşanmamıştır. Farklı farklı noktalarda, farklı gruplar sizi alabilir. 5-10 kilometre aralıklarla farklı bayraklarla karşılaşıyorsunuz. Bu durumda ne yapacağınızı, psikolojik ve teknik olarak öğretiyoruz. İnşallah savaş bölgelerinde hiçbir gazeteci arkadaşımızı kaybetmeyiz, onların yanında silah yok. Onlardaki tek şey fotoğraf makineleri, kameraları veya mikrofonları.”
Mutanoğlu, geçtiğimiz günlerde, Zeytin Dalı Harekatı’nı izlediği sırada yaralanan Sarp Özer’in AA’nın tecrübeli muhabirlerinden birisi olduğunu, terör örgütü PKK’nın Güneydoğu illerindeki şehir savaşları sırasında ciddi tecrübeler edindiğini dile getirdi. Afrin kırsalında da eğitimlerin yanı sıra tecrübeleri sayesinde hayatta kalmayı başardığını sözlerine ekledi.
TRT Genel Müdür Yardımcısı Durdu: Çok büyük bir fedakarlık gerektiren, tehlikeli bir iştir
TRT Genel Müdür Yardımcısı Erkan Durdu da adeta insanlık tarihinin yeniden yazıldığı bir coğrafyada yaşadıklarını belirtti.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) Afrin’deki terör unsurlarını temizlerken sivillerin de en ufak zarar görmemesi için çaba gösterdiğini belirten Durdu, TRT olarak kendilerinin de bu gelişmeleri dünyaya duyurmaya çalıştıklarını anlattı.
Gazeteciliğin bir yürek işi olduğunu vurgulayan Durdu, “Gazeteciliğin her çeşidi zordur ama savaş muhabirliği daha da zor bir iştir. Çünkü can pazarıdır. Bir dakika sonra neyin başınıza geleceğini kestiremezsiniz. Çünkü siz asker değilsiniz, sizin güvenliğiniz askerler kadar temin edilmiş değildir. Bir vizörün arkasından cepheye bakarsınız ve korunaksızsınız. Herkes birbirini korur, kollarken siz canınızı bir kenara bırakıp iyi görüntüyü dünyaya yansıtabilmenin mücadelesini verirsiniz. O anda ne çocuğunuz, ne eşiniz, ne arkadaşınız ne de hayatınız aklınıza gelir. Çok büyük bir fedakarlık gerektiren, tehlikeli bir iştir.” diye konuştu.
TRT World Direktörü Fatih Er, savaş muhabirliğinin, uzun yıllar savaş bölgelerinde çalışarak elde edilecek bir unvan olduğunu anlatarak, o yüzden kendisini savaş muhabiri olarak adlandırmadığını dile getirdi.
Çatışma bölgelerinde bulunan bir gazeteci olduğunu dile getiren Er, savaş bölgelerinde muhabirlerin yaşadığı sıkıntıları paylaştı.
“Zor olduğu kadar zevkli bir alan”
Gazeteci Mete Çubukçu da 1990’lı yıllardan beri bölgede savaşın sürdüğünü, insanlar için kötü görünen bazı şeylerin, gazeteciler açısından haber anlamında iyi olabileceğini vurguladı.
Savaş muhabirliğinin zor olduğu kadar zevkli bir alan olduğunu aktaran Çubukçu, “İnsanın kendisini insan gibi hissettiği bir alandır savaş muhabirliği. Çünkü vicdanınızla ve haberle baş başa kalırsınız.” diye konuştu.
Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Edibe Sözen ise hemen her şeyin sonuna kadar zorlaştığı bir süreçten geçerken, savaş haberciliğinin de bu zorlanan dünyanın en önemli unsurlarından birisi olduğunu aktardı.
Haberciliğin öğretmeye çalıştıkları en önemli unsurlarından “vicdan”, “insan” ve “ahlak” kavramlarının, olmazsa olmazlarından olduğuna işaret eden Sözen, “Oysaki küresel medyada cari açık ne yazık ki vicdan, insan ve ahlak olmaya devam ediyor. Küresel medyaya yeni bir habercilik anlayışını belki biz bu programlar çerçevesinde armağan edeceğiz. Medya kuruluşlarımız da bunun için canla başla çalışıyorlar. Zeytin Dalı Harekatı kapsamında da bu kurumlarımız dezenformasyona engel olmak için de çalışıyorlar, yayınları sayesinde. O yüzden kendilerine teşekkür ediyorum.” sözlerine yer verdi.